Ertesi güne uyanmak için sebep aradığınız oldu mu hiç? Ya da bahane diyelim bunlara, çünkü bir bakıma kişisel tutunma ihtiyacı değil midir bu sebeplerimiz?
Pesimist düşünce şeklinden uzaklaşsak, oldukça nötr bakabilsek hayatımıza, olan ve olamayanlara, ilk soruya cevabınız ne olurdu? Bu belki de cevabından korkulan sorular listesinin tepelerine yerleşir mi dersiniz? Aylardır düşünüyorum, kendimi ölçüyorum, çevremi izliyorum. Beni tanıyanlar olgunlaştığımı, durulduğumu, sabır katsayımın arttığını vs. düşünüyorlar, bu fikirlerini ve yorumlarını da benimle paylaşıyorlar. Bunları duymaktan mutlu muyum bilmiyorum, etkilendiğimi sanmıyorum işin aslı, ancak yine de insan kendini tartıp haklılık payı var mıdır ki diye yoklamaya geçiyor.
Hayatın birbirinden farklı ve çok çeşitli krizler hazırladığını, patlamaya hazır bomba gibi bazen kucağıma bıraktığı sürprizleri karşılamaya alıştım, kanıksadım. Ancak hala anlayamadığım noktalar var, iletişimi kapatmak gibi. Karşıdan bakınca sınırlı bir iletişim şeklinde görülen, detaya inince iletişim kanallarının tek yönlü kapatıldığını gördüğüm durumlar gibi. İnsanın bir ilişkide güvenli mesafeye çekilmesinde herhangi bir sorun görmüyorum, aksine destekliyorum ve saygı duyuyorum bunu yapabilen kişilere. Uzun vadede kendime eklemek istediğim en önemli yetenek ve davranıştan birisi bu güvenli mesafeyi koruyabilme hali. Süreklilik konusunda kronik sorunlar yaşamış olduğum için bünyede yeni sayılabilecek tutum ve davranış şekilleri dengemi sarssa da, deniyorum.
Deneylerden, yeniliklerden, güvenli alanı terk etmekten, sınırları genişletmekten korkar mısınız? Hızlıca adapte olabilen bir yapıda mısınız? Ben denemekten korkar ve uzak dururdum önceden, şimdi gerekliyse deniyorum, oluyorsa ne ala, olmuyorsa da akışa bırakıyorum mesela. Önceleri kaçınılmaz olsa bile denemekten çekinirdim, güvenli limandan çıkmak ürkütücü gelirdi, sımsıkı sarılırdım alışkanlıklarıma, bildiğim tanıdığım her şeye ve herkese. Şimdilerde görüyorum ki kimseyi o kadar da tanıyıp bilememişim. Benim becerimden mi karşı tarafın tercihinden mi yoksa doğal bir işleyiş ve akış mı bilinmez ancak durum analizi yapmaya çalıştığımda gayet de sindirilir bir hale geldi bu sonuç. Hayatımın “öyle mi ya, olabilir aslında…” dediğim evresindeyim bir süredir. Sanırım annemden beri. Kaybını sindirmeye çalışırken belki de tüm şaşıracağım tepkilerimi de yutmuşumdur araya kaynatıp. Öyle ki bir anda şehir değiştirdim, düzen bozdum, önceleri yüzüne bakmayacağım hatta yakınından geçmeyi kendime leke gibi göreceğim bir muhite taşındım, dönülmez yollardan dönerken “Şeker Kız Candy” maskesi taktım, hayatıma eski-yeni insanları tekrar aldım, işime döndüm, kariyerim için girişimlerde bulundum, saklı ve açık çeşitli kademelerde mobbing ve sindirme politikalarına maruz kaldım, mahalle değilse de komşu baskısı savuşturdum, aile içi mali krizlerden sıyrıldım. Ve hala “hmmss olabilir” modundayım.
Tek mesele; yarın uyanmak için kedilerim Pezo ve Duduş tan başka gerçek bir motivasyon kaynağı bulamayışım. Bu da onları benim tek sebebim yapıyor sanırım. Neyse ki ;))