Arşiv | Eylül, 2016

Belgrad’a doğru

19 Eyl

Zdravo! 😛

Merhabalar! 10 günlük Bayram tatilini fırsata çevirenler burada mı 🙂

Ben bu fırsatı ilk uçakla yolculuk, ilk yurtdışı tatili, ilk iş arkadaşlı seyahat kombosuyla doldurdum.

Yıllar yıllar öncesinden pasaportumu almış, bir kenara koymuştum. Tozlanarak 10 yıllık kullanım süresini doldurmaya yakın, “yahu ben neden yurtdışına bi’ gidip dönmüyorum ki” dedim. Henüz yıllık izin hakkım olmadığından da bayramı fırsat bilip birkaç ay öncesinden planlama yaptım.

Rota seçerken önceliğim vizesiz girebileceğim ülkelere bakmak oldu. Gözlerini sevdiğim google, listeyi en güncel haliyle karşınıza çıkarıyor zaten. Seçimde etkilenip niyetlendiğim ilk rota, Ukrayna/Lviv oldu, çünkü çok severek ve ailece izlediğimiz nam-ı diğer Çok Gezenti Burak Akkul’un tv2 deki Lviv gezi programını keyifle, hem de birkaç kere izlemiştim. Kafama yattı, ilkler için uygun gibi geldi. Başladım her tatil planımı sorana “ben Ukrayna’ya gidiyorum” demeye 😀 Ülkedeki siyasi karmaşa gözümü korkutunca, rota değiştireyim dedim, arkadaş sohbetinde bambaşka kişilerin planı olan Sırbistan/Belgrad gezisini dinlerken akşamına tur şirketlerindeki Belgrad paketlerini incelemekteydim. Ön bilgi olarak yapılacaklardan birisi bu olmalı bence. Profesyonel tur şirketlerinin açık programlarına göz atmak.

Sonra baktım ki çetrefilli bir ülkeye benzemiyor, bi’ cesaretle “tursuz gider, hallederim yeaa” nidalarıyla araştırmaya devam ettim. Bloglara daldım, sadece bloggerları değil, yorumları da okudum, notlar aldım, kutsal bilgi kaynağım ekşisözlüğe uğramadan olmaz malum…Ben ufaktan dosyalar oluşturmaya, nerede kalmalı, ne kadar bütçe ayırmalı, havaalanından hangi araçlarla şehre inilir, para birimi nedir, euro mu dolar mı kullanayım  konularını didiklemeye başladım. Ertesi gün okulda, odada sabah sohbetimizde benim tatil planıma geldi konu, Funda Hocaya dedim ki “ben Ukrayna’dan caydım, Sırbistan’a gidiyorum. Şöyle güzel, böyle eğlenceli, aman çok da kolay, bütçeyi de sarsmaz” vs., 15 dakika içinde biz Funda Hocayla uçak biletlerimizi alıverdik 😀

Küt diye, daha konaklama rezervasyonu yapmamışken, en güzeli de Funda Hocanın pasaportu yokken :)) Aynı gün içinde otel rezervasyonunu da yaptık, biriktirdiğim gezme planlarını paylaştık, revize ettik, gidenlerden akıl aldık, tavsiyelerle doldurduk cebimizi.

Biz heyecanla ve merakla planlar yaparken memleketin siyasi ortamı Rusların borç çorbasına döndü, yurtdışına çıkışlar yasaklandı, akademik personelin çıkışı için idareden resmi yazılar istendi derken biz de enseyi kararttık, gidemiyoruz diye offlanıp pufflandık. Hayır tüm memleket kaynarken bizim derdimiz tatil değildi, sırası geldiğinde dertlendik her konuya ayrı ayrı…

Velhasıl izinler iade edilince bizim için bayram katmerlendi haliyle 🙂 Hava durumu kontrolü yaptık, bavulu hafif tutalım diye sözleştik, kim ne getirecek diye fikir alışverişi yaptık, döviz bürosuna uğrayıp euro depoladık, bu arada Funda Hoca pasaport başvurusunda bulundu ve 1 haftada pasaportu çıktı. Hemen hemen her şeyi ayarladık. Kalmayı planladığımız otelin kullanıcı yorumlarını okuyup içimizi de kararttıktan sonra akıllı telefonlarımıza birkaç yabancı dil uygulaması indirip, telefon hatlarımızı yurtdışı dolaşımına açtırdık, ben ek olarak yurtdışı internet paketi de satın aldım, ilk gecede 1 aylık kotayı doldurmuş olsam da iyiydi 🙂

 

Devamı gelecek 😉

30 un Kıyısına Vurmak

9 Eyl

bday1

Yaz döneminin son günü, siestaların kralı cuma günü sabahtan sürprizli başlamıştı ama iş arkadaşlarımın 2 gün öncesinden doğumgünümü kutlamak isteyecekleri, bir de üzerine organizasyon yapacakları aklıma gelmezdi. Şaşkınım hala 🙂

Kadınların yaşı sorulmaz geyiklerine cevabım bellidir: “Henüz söylemekten çekineceğim yaşlara gelmedim.” Muhtemelen konuşma kabiliyetim varolduğu sürece de aynı karşılığı vereceğim 🙂

Yaş almak, ham meyve modeli ekşimik hallerde sürüklenmektense olgunlaşıp belki daldan kopup, ayrılıp tok adımlarla gezinmek benim için daha tercih edilir. Beni tanıyan, tanımayan ama tanıdığını zanneden tüm “tanış”larım için söylemek istediğim budur. Bırak ben kendi harımla pişeyim.

30 yaşım için ne hayal kurmuştum hatırlamıyorum, pek de dişe dokunur hedeflerim yoktu demek ki. Ya da yine işime gelmeyeni unutma metoduna başvuruyorum 😛

Düşününce pek de sıkıcı gelmiyor yıllara ya da yaşlara amaçlar belirlemek. İçerik önemli; 40 yaşıma kadar kitabımı bastırayım, 35 den önce dünya turu yapayım, 30 a varmadan motosiklet kullanmalıyım, belki de 28 imde raftinge, akıntılara bırakayım…Bunlar bana uyumsuz, ya da uzak amaçlar; ancak kariyer hedefi koyarım ben, onu da sıkıştırılmış ekspres hatlar gibi hayata teğet geçecek şekilde yapmam. Sindire sindire gitmek bizim işimiz…

Velhasıl; yeni yaşımı evimden, annemden uzakta, yeni bir rotada, pekişen arkadaşlıklarla, öğrenmenin verdiği heyecanla, fabrika ayarlarımda var olan ağırlıkla, kollarımı açarak karşılamayı planlıyorum.

<:Sevmek, sevilmek güzel şey ❤

Dilerim,  yeni yaşımda karşıma dürüst ve algısı açık öğrenciler, vicdanlı ve eğlenceli insanlar çıksın.