Zaman göreceli bir kavram derler. Hak veriyorum. Geçmez, bitmez sandığım iş görüşmeleri, sınavlar, sıkıntıdan boğulacağımı sandığım toplantılar, tükenmez sandığım aşklar… Hepsi bitti, her şey kendini ritmini buldu ve hayat devam etti. Ama 1 yıl önce, benim hayatım annemi kaybetmemle başka bir şekle evrildi. Elbette her birimiz ebeveynlerimizin uzun yıllar ve sağlıkla yaşayacağını düşünürüz. Buna inanmazsak zaten hayat çok daha zor ilerler. Basit gibi görünen bir kaza, yıllardır pusuda bekleyen hastalıkları tetiklediğinde bile, o veda gününün yaklaştığını göremezsiniz, konduramazsınız. Esas mesele bu konduramamak sanırım, benim için kesinlikle böyle oldu. Yıllar süren sağlık sorunları olsa da onlarla yaşamaya alışmıştık ve daha çok erkendi.
İnsan ne zaman yaşlanır, ya da yaşlı olmak sadece ölüme yaklaşmak demek midir? 58 yaşında gitti benim annem. Daha çok gençti. Ama biliyorum ki 80 yaşında da olsa, benim için erkendi. Kayıp böylesi büyük olduğunda sağlık sorunları da yaşı da arka planda kalıyor.
Sana yazmamı isterdin. Aslında hep yazmamı isterdin. Bununla ilgili hayallerin de vardı 🙂 Duygularımı dile getirmekten kaçındığım için yazarak rahatlamamı ya da kendimi ifade etmemi bekledin muhtemelen. Ya da beni daha iyi anlayabilmek için güzel bir yol gibi göründü bu, ama son zamanlarda söylediğim gibi, yazarsam paylaşırsam çok üzülürdün. Hayatımın tekrar dönmek istemeyeceğim karanlık, pesimist, çıkmaz bir dönemiydi, dipsiz kuyuydu 2017-2020 yılları. Hem kendi hatalarım, hem maruz kaldıklarım, kaldıramadığım hatta zor kabullendiğim çengellerle doluydu. Öyle ki bu çengeller ruhuma takılmış da yıkılması güç bir duvara sabitlenmiş gibiydi.
Çok fena şeyler oldu, aklımı çoktan kaybetmiş olmamı gerektiren feci şeyler. Hala alışamadım yokluğuna, sanmıyorum ki alışılsın. Aile, evlilik, dostluk, yarenlik, tek başınalık, güçlü durmak… Bunların hepsinin anlamı değişti artık. Gereklilikleri ve öncelikleri de… Yazdığın notları okumamın da etkisi var bu dönüşümde, senden sonra yaşananların da. Başka bir insan oluyorum, bazı noktalarda kendimi daha iyi görüyorum ve tanıyorum. Bazı noktalarda yeni bakışlar, yeni anlamlar çıkarıyorum ya da yüklüyorum. Sahiden sancılı, baş döndürücü, can yakıcı ve korkutucu bir süreç.
Bilemesen de hala haklı çıkıyorsun. İnsanlar ve ilişkiler konusunda. Bir insanın fotoğrafını gördüğünde yorum yapardı annem, kişiliğiyle, memleketiyle hatta inancıyla ilgili bile tahminleri tutardı. Ne ürkütücü değil mi? Hep ürkütmüştü beni, çoğu zaman da kızdırmıştı bu yorumlar. Özellikle yakın arkadaşlarım hakkında olumsuz tahminleri gerçeğe dönüştüğünde, nasıl yapabiliyorsun diye sorardım, asla cevabı anlamasam da. Tanıdığın, bildiğin tüm arkadaşlarımla ilgili haklı çıktın anne. Her biri, tam da senin söylediğin yerlerden vurup geçtiler. Her biri tam da senin söylediğin ve hayal ettiğin gibi yanımdalar. Bu süreçte ben de gördüm ki az, öz insan, büyük huzur odalarına açılan kapı demek.
Torunuma, artık okuyamayacağı mektuplar yazmaya devam edeceğim. Çünkü bu benim annemle muhabbetleşme şeklim. Ve burası benim anahtarsız günlüğüm.